Hardly
İngilizce Anlamı: Almost not
Türkçe Anlamı: Güçlükle, hemen hemen hiç
Örnek
Cümle
The boy was so excited he could hardly speak.
Çocuk o kadar heyecanlıydı ki neredeyse konuşamıyordu.
Firmly
İngilizce Anlamı: Strongly, in a way that will not become loose
Türkçe Anlamı: Sıkıca, kesin olarak
Örnek
Cümle
Make sure the rope is firmly attached!
İpin sıkıca bağlandığından emin ol!
Rapidly
İngilizce Anlamı: Very quickly and in a very short time
Türkçe Anlamı: Hızla, süratle
Örnek
Cümle
World of technology is changing rapidly.
Teknoloji dünyası hızla değişiyor.
Fairly
İngilizce Anlamı: If you do something fairly, you do it in a way which is right and reasonable and treats people equally
Türkçe Anlamı: Adil bir şekilde, dosdoğru
Örnek
Cümle
The election will be carried out fairly.
Seçim adil bir şekilde yapılacak.
Urgently
İngilizce Anlamı: Very important and needing to be dealt with immediately
Türkçe Anlamı: Acilen
Örnek
Cümle
Water is urgently needed.
Acilen suya ihtiyaç var.
Lease
İngilizce Anlamı: To make a legal agreement by which money is paid in order to use land, a building, a vehicle or a piece of equipment for an agreed period of time
Türkçe Anlamı: Kiralamak
Örnek
Cümle
Im interested in leasing your flat.
Dairenizi kiralamayı düşünüyorum.
Exploit
İngilizce Anlamı: To use something for advantage
Türkçe Anlamı: Faydalanmak, istismar etmek
Örnek
Cümle
Workers can easily be exploited by employers.
İşçiler, işverenler tarafından kolayca istismar edilebilirler.
Appropriate
İngilizce Anlamı: Suitable or right for a particular situation or occasion
Türkçe Anlamı: Münasip, uygun
Örnek
Cümle
Is this movie appropriate for children?
Bu film çocuklar için uygun mu?
Grant
İngilizce Anlamı: A sum of money given especially by the government to a person or organization for a special purpose
Türkçe Anlamı: Bağışlamak, hibe etmek
Örnek
Cümle
The school gave her a grant to study abroad for two years.
Okul, ona iki yıl yurtdışında okuma hibesi verdi.
Abolish
İngilizce Anlamı: To end an activity or custom officially
Türkçe Anlamı: Feshetmek, bozmak, son vermek
Örnek
Cümle
Slavery was abolished in the US in the last century.
Birleşik Devletlerde kölelik geçtiğimiz yüzyılda sona erdi.
Accumulation
İngilizce Anlamı: An amount of something that has been collected
Türkçe Anlamı: Birikim, birikinti
Örnek
Cümle
Governments should use the accumulation of data.
Hükümetler bu veri birikimini kullanmalılar.
Destruction
İngilizce Anlamı: When something is destroyed
Türkçe Anlamı: Yıkım, imha
Örnek
Cümle
Weapons of mass destruction must be banned.
Kitle imha silahları yasaklanmalı.
Explosion
İngilizce Anlamı: When something such as a bomb explodes
Türkçe Anlamı: İnfilak, patlama
Örnek
Cümle
25 people were killed in an explosion.
Patlamada 25 kişi hayatını kaybetti.
Instability
İngilizce Anlamı: When a situation is not certain because there is the possibility of sudden change
Türkçe Anlamı: İstikrarsızlık, kararsızlık
Örnek
Cümle
Political instability is bad for countries economy.
Siyasi istikrarsızlık ülkelerin ekonomileri için kötüdür.
Growth
İngilizce Anlamı: An increase in amount, number, or size
Türkçe Anlamı: Büyüme, yetişme
Örnek
Cümle
How do you find the recent growth of interest in African music?
Son zamanlarda Afrika müziğine karşı olan ilginin büyümesini nasıl buluyorsun?
Deceitful
İngilizce Anlamı: Someone who is deceitful tells lies in order to get what they want
Türkçe Anlamı: Hileci, dolandırıcı, düzenbaz
Örnek
Cümle
He seems to be a deceitful person, I couldnt believe him.
Sahtekar birine benziyordu, ona inanamadım.
Persuasive
İngilizce Anlamı: Making you want to do or believe a particular thing
Türkçe Anlamı: İkna edici, inandırıcı
Örnek
Cümle
He can be very persuasive but you should think twice.
O çok inandırıcı biri olabilir ama sen iki kere düşünmelisin.
Accessible
İngilizce Anlamı: Able to be reached or easily got
Türkçe Anlamı: Erişilebilir, ulaşılabilir
Örnek
Cümle
The area is only accessible by ship.
Bölgeye sadece gemi ile ulaşılabilir.
Irregular
İngilizce Anlamı: (of behaviour or actions) Not according to usual rules or what is expected
Türkçe Anlamı: Düzensiz, kuralsız
Örnek
Cümle
Hes receiving treatment for an irregular heartbeat.
Düzensiz kalp atışı için tedavi görüyor.
Gradual
İngilizce Anlamı: Happening or changing slowly over a long period of time or distance
Türkçe Anlamı: Kademeli, derece derece
Örnek
Cümle
Theres been a gradual decline in manufacturing industry.
İmalat sanayisinde kademeli bir düşüş var.
Unlikely
İngilizce Anlamı: Not likely to happen
Türkçe Anlamı: Alışılmadık, ihtimali olmayan
Örnek
Cümle
The weather is unlikely to improve over the next few weeks.
Havanın önümüzdeki birkaç hafta içinde düzelme ihtimali yok.
Nominally
İngilizce Anlamı: Officially described as being something, when this is not really true
Türkçe Anlamı: İsmen, sözde
Örnek
Cümle
He was nominally in charge of his fathers textile factory.
Sözde babasının tekstil fabrikasından sorumlu idi.
Still
İngilizce Anlamı: Continuing to happen or continuing to be done
Türkçe Anlamı: Hala, yine de
Örnek
Cümle
I am still doing my homework.
Hala ödevimi yapıyorum.
Tightly
İngilizce Anlamı: Firmly or closely
Türkçe Anlamı: Sıkıca, sıkı olarak
Örnek
Cümle
The child was holding his mothers hand tightly.
Çocuk, annesinin elini sıkıca tutuyordu.