Sınav Kelimeleri Ders 8

Sınav Kelimeleri Ders 8
Sınav Kelimeleri Ders 8
Recover

İngilizce Anlamı: To get better after an illness, accident, shock etc..

Türkçe Anlamı: İyileşmek, kurtulmak

Örnek Cümle
After a few days of fever, she began to recover.
Birkaç günlük hastalıktan sonra iyileşmeye başladı.

Cure

İngilizce Anlamı: To make an illness or medical condition go away

Türkçe Anlamı: İyileştirmek, tedavi etmek

Örnek Cümle
Many types of cancer can now be cured.
Artık birçok kanser türü tedavi edilebilmektedir.

Infect

İngilizce Anlamı: To give someone a disease

Türkçe Anlamı: Hastalık bulaştırmak

Örnek Cümle
People with the virus may feel perfectly well, but they can still infect others.
Virüs bulaşan insanlar kendilerini iyi hissedebilirler ama yine de hastalığı bulaştırırlar.

Undermine

İngilizce Anlamı: To gradually make someone or something less strong or effective

Türkçe Anlamı: Yıkmak, zarar vermek

Örnek Cümle
With the constant criticism I was beginning to undermine her confidence.
Sürekli devam eden eleştirilerle güvenimi kaybetmeye başlıyordum.

Restrain

İngilizce Anlamı: To stop someone from doing something, often by using physical force

Türkçe Anlamı: Dizginlemek, engellemek

Örnek Cümle
I had to restrain her from running out into the street.
Caddeye koşmasını engellemek zorunda kaldım.

Forwarded

İngilizce Anlamı: Sent

Türkçe Anlamı: Gönderilmiş, yönlendirilmiş

Örnek Cümle
Your e-mail was forwarded by the boss.
Senin e postan patron tarafından yönlendirildi.

Exposed

İngilizce Anlamı: Not protected or covered

Türkçe Anlamı: Maruz kalan

Örnek Cümle
She was exposed to English since she was born in England.
İngiltere'de doğduğu için İngilizce'ye maruz kaldı.

Composed

İngilizce Anlamı: Seeming calm and not upset or angry.

Türkçe Anlamı: Sakin

Örnek Cümle
He appeared very composed despite the stress he was under.
Tüm stresine rağmen çok sakin görünüyordu.

Disposed

İngilizce Anlamı: To want or be willing to do something:

Türkçe Anlamı: İstekli, niyetli

Örnek Cümle
Jon disagreed, but did not feel disposed to argue.
Jon fikre katılmadı am atartışmak için kendisini hiç istekli hissetmiyordu.

Restored

İngilizce Anlamı: Feeling better and stronger

Türkçe Anlamı: Daha iyi hissetmek

Örnek Cümle
After a cup of tea, she felt quite restored.
Bir fincan çaydan sonra kendisini daha iyi hissetti.

Deserter

İngilizce Anlamı: A soldier who leaves the army, navy etc without permission

Türkçe Anlamı: Kaçak

Örnek Cümle
The police found the deserters in a cave.
Polis kaçakları bir mağarada buldu.

Survivor

İngilizce Anlamı: Someone who continues to live after an accident, war, or illness

Türkçe Anlamı: Sağ kalan, kurtulan

Örnek Cümle
She was the only survivor of the accident.
Kazadan tek kurtulan kişi oydu.

Conclusion

İngilizce Anlamı: Something you decide after considering all the information you have

Türkçe Anlamı: Sonuç

Örnek Cümle
I soon came to the conclusion that she was lying.
Bir süre sonra yalan söylediği sonucuna vardım.

Supplier

İngilizce Anlamı: A company or person that provides a particular product

Türkçe Anlamı: Tedarikçi

Örnek Cümle
IKEA is the UK's largest supplier of office equipment
IKEA İngiltere'deki en büyük ofis malzemesi tedarikçisidir.

Discrepancy

İngilizce Anlamı: A difference between two amounts, details, reports etc that should be the same

Türkçe Anlamı: Çelişki, fark

Örnek Cümle
There is a large discrepancy between the real world and the ideal world.
İdeal dünya ve gerçek dünya arasında büyük bir fark vardır.

Compensation

İngilizce Anlamı: Money paid to someone because they have suffered injury or loss, or because something they own has been damaged

Türkçe Anlamı: Teminat, telafi, tazminat

Örnek Cümle
She received compensation from the government for the damage caused to her property.
Malına gelen zararlar için hükumetten tazminat aldı.

Reduction

İngilizce Anlamı: A decrease in the size, price, or amount of something, or the act of decreasing something

Türkçe Anlamı: Azaltma, düşürme

Örnek Cümle
The company promised they would make no staff reductions for at least two years.
Şirket en az iki yıl boynuca personel sayısını azaltmayacağı konusunda söz verdi.

Employment

İngilizce Anlamı: The condition of having a paid job

Türkçe Anlamı: İstihdam, işe alma

Örnek Cümle
She was offered employment in the sales office.
Satış ofisinde iş teklifi aldı.

Relevance

İngilizce Anlamı: Directly relating to the subject or problem being discussed or considered

Türkçe Anlamı: uygunluk, ilgi, alaka

Örnek Cümle
There is no relevance what you say and what I want to hear.
Benim duymak istediğimle, senin söylediklerin arasında alaka yok.

Cooperation

İngilizce Anlamı: When you work with someone to achieve something that you both want

Türkçe Anlamı: İşbirliği

Örnek Cümle
In order to succeed, we should work in cooperation.
Başarmak için, işbirliği içinde çalışmamız lazım.

Reinforce

İngilizce Anlamı: To give support to an opinion, idea, or feeling, and make it stronger:

Türkçe Anlamı: Pekiştirmek, takviye etmek

Örnek Cümle
The film reinforces the idea that women should be pretty and dumb.
Film, kadınların güzel ve aptal olmalarını pekiştiriyor.

Relent

İngilizce Anlamı: To change your attitude and become less strict or cruel towards someone

Türkçe Anlamı: Acımak, merhamet etmek

Örnek Cümle
At last her father relented and came to visit her.
Sonunda babası merhamet edip ziyaretine geldi.

Pursue

İngilizce Anlamı: To continue doing an activity or trying to achieve something over a long period of time

Türkçe Anlamı: Kovalamak, takip etmek

Örnek Cümle
The police car pursued the thief for two hours.
Polis aracı hırsızı iki saat boyunca kovaladı.

Compete

İngilizce Anlamı: If one company or country competes with another, it tries to get people to buy its goods or services rather than those available from another company or country

Türkçe Anlamı: Rekabet etmek

Örnek Cümle
They found themselves competing with foreign companies.
Kendilerini yabancı şirketlerle rekabet ederken buldular.

Dispose

İngilizce Anlamı: To get rid of something, especially something that is difficult to get rid of

Türkçe Anlamı: Başından atmak, kurtulmak

Örnek Cümle
They disposed the toxic waste last night.
Zehirli atıktan dün gece kurtuldular.

Reklam