TOO
► Too kelimesi sıfatlar ve zarflarla kullanıldığı zaman aşırılık ifade eder. Sözlük manası “çok” demektir. Fakat İngilizce'de yine çok anlamına gelen very kelimesinden farklıdır. Aşağıdaki iki örneği inceleyin.
- The coffee is very hot. (Kahve çok sıcaktır.)
- The coffee is too hot. (Kahve çok sıcaktır.)
(Görüldüğü gibi iki cümlenin de Türkçe çevirisi aynıdır. Ancak birinci cümlede “Kahve çok sıcak,” diyen kişi kahvenin içmek için ideal sıcaklıkta olduğunu belirtir. Fakat ikinci cümleyi söyleyen kişi kahvenin içilemeyecek kadar çok sıcak olduğunu söylemeye çalışmaktadır.)
- The weather is very hot. (Hava çok sıcak.)
- The weather is too hot. (Hava çok sıcak.)
(Bu örneklerde de, birinci cümleyi söyleyen kişi havanın sıcaklığından mutluluk duymaktadır. Fakat ikinci cümleyi söyleyen kişinin havadan bunaldığı anlaşılmaktadır.)
► İsim ya da zamir kullanarak da cümle kurmak mümkündür.
Examples;
- The ceiling is too high for me to touch. (Tavan dokunamayacağım kadar yüksek.)
- A cow is too big for two people. (Bir inek iki kişiye çok.)
- Mr Sparrow was talking too fast for the tourists to understand. (Bay Sparrow turistlerin anlayamayacağı kadar hızlı konuşuyordu.)
- The father spoke too authoritatively for his children to oppose to his orders. (Baba çocuklarının emirlerine itiraz edemeyecekleri kadar otoriter konuştu.)
More Examples;
- The tea is too hot to drink. (Çay içilemeyecek kadar sıcak.)
- The weather is too cold to go out. (Hava dışarı çıkılamayacak kadar soğuk.)
- The dog was running too fast to catch. (Köpek yakalanamayacak kadar hızlı koşuyordu.)
- The sun is shining too brightly to look at. (Güneş bakılamayacak kadar parlak bir vaziyette ışık saçıyor.)
- He is too merciful to punish anyone. (Hiç kimseyi cezalandırmayacak kadar merhametli.)
ENOUGH
► Sıfatlarla ve zarflarla birlikte kullanıldıkları zaman onlardan sonra gelir. Bu şekilde kullanılışıyla too'dan ayrılır. Çünkü sıfatlardan ve zarflardan önce gelir. Too aşırılık ifade ederken, enough tam tersine, yeterlilik ifade eder.
Examples;
- He is only fifteen years old. He isn't old enough to marry. (Daha onbeş yaşında. Evlenecek yaşta değil.)
- This car is big enough for a large family. (Bu araba büyük bir aileye yetecek kadar büyük.)
- My dog can run fast enough to catch your horse. (Benim köpeğim senin atını yakalayacak kadar hızlı koşabilir.)
- If you don't study hard enough, you can't pass your class. (Eğer yeteri kadar çok çalışmazsan sınıfını geçemezsin.)
► Aynen too'da olduğu gibi enough da isim ve zamirlerle de kullanılabilir.
Examples;
The ceiling isn't low enough for me to touch. (Tavan benim dokunabileceğim kadar alçak değil.)
Why don't you speak loudly enough for everybody to hear? (Niçin herkesin duyabileceği kadar yüksek sesle konuşmuyorsun?)
► İsimlerle kullanıldığı zaman enough isimlerden önce kullanılır. İsimler hem sayılabilen hem de sayılamayan isimler olabilir.
Examples;
- My brother doesn't have enough money to buy a modern car. (Kardeşimin modern bir araba alacak kadar parası yok.)
- Are there enough apples for all of us at home? (Evde hepimize yetecek kadar elma var mı?)