Require
İngilizce Anlamı: To need or make necessary
Türkçe Anlamı: Gerektirmek, icap ettirmek
Örnek
Cümle
Please call me if you require any further information.
Eğer daha çok bilgiye ihtiyacın olursa lütfen beni ara.
Revise
İngilizce Anlamı: To look at or consider again an idea, piece of writing, etc. in order to correct or improve it
Türkçe Anlamı: Gözden geçirmek, değiştirmek
Örnek
Cümle
His publishers made him revise his writing three times.
Yayıncıları, ona yazısını üç kez gözden geçirttiler.
Adopt
İngilizce Anlamı: To take another persons child into your own family and legally look after him or her as your own child
Türkçe Anlamı: Evlat edinmek, benimsemek
Örnek
Cümle
Theyve adopted a baby boy.
Bir erkek çocuğunu evlat edindiler.
Abduct
İngilizce Anlamı: To force someone to go somewhere with you, often using threats or violence
Türkçe Anlamı: Adam kaçırmak, alıkoymak
Örnek
Cümle
She was abducted this morning.
Bu sabah kaçırıldı.
Suspend
İngilizce Anlamı: To officially stop something from continuing, especially for a short time
Türkçe Anlamı: Askıya almak, ertelemek
Örnek
Cümle
Sales of the pill will be suspended until more tests are completed.
Daha fazla test yapılıncaya kadar ilacın satışı askıya alınacak.
Rate
İngilizce Anlamı: The speed at which something happens or changes, or the amount or number of times it happens or changes in a particular period
Türkçe Anlamı: Oran
Örnek
Cümle
There is a rapid increase in the divorce rate.
Boşanma oranında hızlı bir artış var.
Account
İngilizce Anlamı: An arrangement with a bank to keep your money there and to allow you to take it out when you need to
Türkçe Anlamı: Hesap, tarif
Örnek
Cümle
I will pay the money into my account tomorrow.
Parayı hesabıma yarın yatıracağım.
Sale
İngilizce Anlamı: An act of exchanging something for money
Türkçe Anlamı: Satış
Örnek
Cümle
The sale of alcohol must be forbidden in some areas.
Bazı bölgelerde alkol satışı yasaklanmalı.
Interest
İngilizce Anlamı: The feeling of wanting to give your attention to something or of wanting to be involved with and to discover more about something
Türkçe Anlamı: İlgi, alaka, menfaat
Örnek
Cümle
Ive always had an interest in geography.
Coğrafyaya her zaman ilgim olmuştur.
Asset
İngilizce Anlamı: A useful or valuable quality, skill or person
Türkçe Anlamı: Değerli şey, varlık
Örnek
Cümle
His eyes are his best asset.
Gözleri en değerli varlığı.
Formidably
İngilizce Anlamı: In a very powerful and frightening way
Türkçe Anlamı: Zor biçimde, korkunç biçimde
Örnek
Cümle
The building was constructed formidably; its grey and not at all picturesque.
Bina korkunç bir şekilde inşa edilmiş; gri ve hiç güzel değil.
Generously
İngilizce Anlamı: In a larger than usual or expected way
Türkçe Anlamı: Cömertçe, bol bol
Örnek
Cümle
Please give generously to poor people.
Lütfen fakirlere bol bol verin.
Pertinently
İngilizce Anlamı: In a relating way
Türkçe Anlamı: İlgili bir şekilde
Örnek
Cümle
The student was asking questions pertinently.
Öğrenci konuyla alakalı olarak soru soruyordu.
Roughly
İngilizce Anlamı: Approximately
Türkçe Anlamı: Yaklaşık olarak, aşağı yukarı
Örnek
Cümle
There are roughly 100 people here.
Burada yaklaşık olarak 100 kişi var.
Inevitably
İngilizce Anlamı: In a way that cannot be avoided
Türkçe Anlamı: Kaçınılmaz olarak
Örnek
Cümle
Inevitably, the situation worried everyone.
Kaçınılmaz olarak, bu durum herkesi üzdü.
Depressingly
İngilizce Anlamı: In a way that makes you feel unhappy and without hope for the future
Türkçe Anlamı: İç karartıcı ve üzücü şekilde
Örnek
Cümle
The situation is depressingly familiar.
Durum, üzücü şekilde benzer.
Seemingly
İngilizce Anlamı: Appearing to be something, especially when this is not true
Türkçe Anlamı: Görünüşe bakılırsa, görünüşte
Örnek
Cümle
He remains seemingly untroubled by his problems.
Görünüşe göre, sorunlarından dolayı sıkıntılı değil.
Increasingly
İngilizce Anlamı: More and more
Türkçe Anlamı: Artan biçimde
Örnek
Cümle
Marketing techniques are becoming increasingly important.
Pazarlama teknikleri giderek daha önemli hale geliyor.
Discouragingly
İngilizce Anlamı: In a way that making you lose the confidence or determination you need to continue doing something
Türkçe Anlamı: Cesaret kırıcı biçimde
Örnek
Cümle
Teacher talked about exam results discouragingly.
Öğretmen, sınav sonuçları ile ilgili olarak heves kırıcı biçimde konuştu.
Obligingly
İngilizce Anlamı: In a willing and eager way
Türkçe Anlamı: Lütufkar biçimde, yardımsever şekilde
Örnek
Cümle
The shop assistant treated us very obligingly.
Tezgahtar bize çok yardımsever bir şekilde davrandı.
Rebut
İngilizce Anlamı: To argue that a statement or claim is not true
Türkçe Anlamı: Aksini iddia etmek, çürütmek, reddetmek
Örnek
Cümle
She has rebutted charges that she has been involved in robbery.
Soygunda yer aldığı suçlamalarını reddetti.
Deserve
İngilizce Anlamı: To have earned or to be given something because of the way you have behaved or the qualities you have
Türkçe Anlamı: Hak etmek, layık olmak
Örnek
Cümle
After all that hard work, you deserve a hot coffee.
O kadar sıkı çalışmadan sonra, sıcak bir kahveyı hakettin.
Defend
İngilizce Anlamı: To protect someone or something against attack or criticism
Türkçe Anlamı: Savunmak, korumak
Örnek
Cümle
How can we defend our country if we dont have an army?
Ordumuz olmazsa ülkemizi nasıl koruyabiliriz?
Safeguard
İngilizce Anlamı: To protect something from harm
Türkçe Anlamı: Koruyucu
Örnek
Cümle
We need a technology that will safeguard the environment.
Çevreyi koruyacak bir teknolojiye ihtiyacımız var.
Indulge
İngilizce Anlamı: To allow yourself or another person to have something enjoyable, especially more than is good for you
Türkçe Anlamı: Şımartmak, -e yüz vermek
Örnek
Cümle
My aunt indulges her children.
Teyzem çocuklarını şımartıyor.