Crucially
İngilizce Anlamı: Of supreme importance; decisive; critical
Türkçe Anlamı: Hayati bir şekilde, canhıraş bir şekilde
Örnek
Cümle
What made you want to look up that word crucially?
Bu kelimeyi canhıraş bir şekilde arıyor olmanın sebebi nedir?
Skillfully
İngilizce Anlamı: Having the training, knowledge, and experience that is needed to do something well
Türkçe Anlamı: Ustaca, maharetle
Örnek
Cümle
He finished his work skillfully.
İşini maharetle bitirdi.
Confidentially
İngilizce Anlamı: Secretly or privately
Türkçe Anlamı: Gizlice
Örnek
Cümle
We should discuss this issue confidentially.
Bu konuyu gizlice tartışmalıyız.
Laterally
İngilizce Anlamı: In a lateral direction or location
Türkçe Anlamı: Yan olarak, yanlamasına
Örnek
Cümle
The body is slightly compressed laterally.
Bedeni yanlara doğru hafifçe basık.
Considerably
İngilizce Anlamı: To a great extent or degree
Türkçe Anlamı: Bir hayli, büyük ölçüde
Örnek
Cümle
The house has fallen considerably in value
Evin değeri büyük ölçüde düştü.
Retention
İngilizce Anlamı: The act of keeping something
Türkçe Anlamı: Alıkoyma
Örnek
Cümle
The UN will vote on the retention of sanctions against Iraq.
AB Irak'a uygulanan yaptırımların alıkonulmasını oylayacak.
Reference
İngilizce Anlamı: Part of something you say or write in which you mention a person or thing
Türkçe Anlamı: Referans
Örnek
Cümle
The article made no reference to previous research on the subject.
Makale bu konuda daha önce yapılmış araştırmaları referans göstermiyor.
Apology
İngilizce Anlamı: Something that you say or write to show that you are sorry for doing something wrong
Türkçe Anlamı: Özür
Örnek
Cümle
I feel I owe you an apology.
Sana bir özür borçlu olduğumu hissediyorum.
Reliance
İngilizce Anlamı: When someone or something is dependent on someone or something else
Türkçe Anlamı: Güven, itimat
Örnek
Cümle
Jack has been the family's foremost reliance in times of trouble
Jack kötü zamanlarda ailenin en büyük güveni oldu.
Innovation
İngilizce Anlamı: A new idea, method, or invention
Türkçe Anlamı: İnovasyon, yenilik
Örnek
Cümle
We need to encourage innovation in car industry.
Araba endüstrisinde inovasyonu teşvik etmemiz gerekiyor.
In truth
İngilizce Anlamı: In fact, really
Türkçe Anlamı: Gerçekten, doğrusunu istersenm
Örnek
Cümle
In truth, I don't know remember your name.
Doğrusunu istersen, ismini hatırlamıyorum.
At all costs
İngilizce Anlamı: Regardless of the cost involved
Türkçe Anlamı: Ne pahasına olursa olsun
Örnek
Cümle
I will get married with him at all costs.
Ne pahasına olursa olsun onunla evleneceğim.
By heart
İngilizce Anlamı: From memory
Türkçe Anlamı: Ezberden
Örnek
Cümle
Can you read my last letter from heart?
Son mektubumu ezberden okuyabilir misin?
In connection
İngilizce Anlamı: In relation to
Türkçe Anlamı: Bu hususta, bu konuda
Örnek
Cümle
In connection with our client's situation, we should be very patient.
Müşterimizin durumuyla ilgili olarak çok sabırlı olmalıyız.
At all
İngilizce Anlamı: In any way or manner
Türkçe Anlamı: Asla, hiç
Örnek
Cümle
I won't forgive you at all.
Seni asla affetmeyeceğim.
Obsessed
İngilizce Anlamı: Having or showing excessive or compulsive concern with something
Türkçe Anlamı: Takıntılı
Örnek
Cümle
A lot of young girls are obsessed by their weight.
Birçok genç kız kilolarıyla ilgili takıntılı durumda.
Illuminated
İngilizce Anlamı: Lit up by lights
Türkçe Anlamı: Aydınlatılmış, ışıklandırılmış
Örnek
Cümle
An illuminated sign flashed on and off on the road.
Yolda aydınlatılmış bir tabela yanıp söndü.
Preoccupied
İngilizce Anlamı: Thinking about something a lot, with the result that you do not pay attention to other things
Türkçe Anlamı: Dalgın, kafası meşgul
Örnek
Cümle
What's wrong with Jane? She seems a little preoccupied.
Jane'in ne problemi var? Biraz dalgın gözüküyor.
Varied
İngilizce Anlamı: Consisting of or including many different kinds of things or people
Türkçe Anlamı: Değişik, farklı
Örnek
Cümle
The responsibilities of government are many, and they are varied.
Hükümetin sorumlulukları çok ve çeşitlidir.
Disposed
İngilizce Anlamı: To want or be willing to do something:
Türkçe Anlamı: İstekli, niyetli
Örnek
Cümle
Management is favourably disposed to the idea of job-sharing.
Yönetim tercihen iş paylaşımı fikrine niyetli.
Dazzling
İngilizce Anlamı: Very impressive and attractive:
Türkçe Anlamı: Baş döndüren, büyüleyici
Örnek
Cümle
My brother has a dazzling display of football skills.
Kardeşimin büyüleyici bir futbol yeteneği var.
Declining
İngilizce Anlamı: Of or relating to the period during which something is deteriorating or nearing its end
Türkçe Anlamı: Azalan, düşmekte olan
Örnek
Cümle
We have to be aware of the declining consumer spendings.
Düşme eğilimi gösteren tüketici harcamalarının farkında olmalıyız.
Dissappointing
İngilizce Anlamı: Not as good as you hoped or expected
Türkçe Anlamı: Hayal kırıklığı yaşatan
Örnek
Cümle
Tom Cruise's last movie was really disappointing.
Tom Cruise'un son filmi gerçekten çok hayal kırıklığına uğrattı.
Recalling
İngilizce Anlamı: Remembering a particular fact, event, or situation from the past
Türkçe Anlamı: Anımsama
Örnek
Cümle
Word once spoken is past recalling.
Söz ağızdan bir kere çıkar.
Degrading
İngilizce Anlamı: A degrading experience, event etc is unpleasant and makes you lose respect for yourself
Türkçe Anlamı: Alçaltıcı, küçültücü
Örnek
Cümle
The Prime Minister mentioned the degrading treatment that the prisoners receive in jail.
Başbakan hapishanelerde mahkumlara uygulanan alçaltıcı muameleden bahsetti.