Denial
İngilizce Anlamı: A statement saying that something is not true
Türkçe Anlamı: İnkar, ret
Örnek
Cümle
The government issued an official denial of the rumour.
Hükümet dedikodular için resmi bir ret yazısı yayınladı.
Restraint
İngilizce Anlamı: Calm sensible controlled behaviour, especially in a situation when it is difficult to stay calm:
Türkçe Anlamı: Kısıtlama, kendini tutma
Örnek
Cümle
The police were praised for their restraint in handling the demonstrators.
Polisin göstericileri kontrol ederken kendisini tutması övgüyle karşılandı.
Discretion
İngilizce Anlamı: The ability and right to decide exactly what should be done in a particular situation
Türkçe Anlamı: Basiret, takdir yetkisi
Örnek
Cümle
People want to have more discretion over their working hours.
İnsanlar artık çalışma saatleri üzerinde daha çok takdir yetkisi olmaları gerektiğini düşünüyor.
Confidence
İngilizce Anlamı: The feeling that you can trust someone or something to be good, work well, or produce good results
Türkçe Anlamı: Güven duygusu
Örnek
Cümle
The survey reveals a lack of confidence in the police.
Yapılan araştırma polise güven eksikliği olduğunu gösteriyor.
Reservation
İngilizce Anlamı: An arrangement which you make so that a place in a hotel, restaurant, plane etc is kept for you at a particular time in the future
Türkçe Anlamı: Rezervasyon
Örnek
Cümle
I always arrange the reservations before the travels in my family.
Ailemizde seyahatten önce rezervasyon işlerini hep ben ayarlarım.
Composed
İngilizce Anlamı: Seeming calm and not upset or angry:
Türkçe Anlamı: Sakin, kendi halinde
Örnek
Cümle
He looked very composed at the court.
Mahkemede çok sakin görünüyordu.
Resultant
İngilizce Anlamı: Formal happening or existing because of something.
Türkçe Anlamı: Sonuç
Örnek
Cümle
She is still trying to get over the attack and the resultant injuries.
Hala saldırı ve saldırı sonucu oluşan yaraların üstesinden gelmeye çalışıyor.
Appreciated
İngilizce Anlamı: Being understood how serious or important a situation or problem is or what someone's feelings are
Türkçe Anlamı: Takdir edilen
Örnek
Cümle
We know that your great work wasn't appreciated enough by the authoroties.
Çıkardığınız mükemmel işin yetkililer tarafından yeterince takdir edilmediğini biliyoruz.
Outrageous
İngilizce Anlamı: Very shocking and extremely unfair or offensive
Türkçe Anlamı: Acımasız, çirkin, acayip
Örnek
Cümle
The police had an outrageous attack by the demonstrators.
Polis göstericiler tarafından acımasız bir saldırıya uğradı.
Restored
İngilizce Anlamı: Feeling better and stronger
Türkçe Anlamı: Rahatlamış
Örnek
Cümle
After a cup of tea, she felt quite restored.
Bir fincan çaydan sonra kendisini oldukça rahatlamış hissetti.
Trial
İngilizce Anlamı: A process of testing to find out whether something works effectively and is safe
Türkçe Anlamı: Deneme yapma
Örnek
Cümle
You can download the trial version on the internet.
Deneme versiyonunu internetten indirebilirsin.
Precaution
İngilizce Anlamı: Something you do in order to prevent something dangerous or unpleasant from happening
Türkçe Anlamı: Önlem
Örnek
Cümle
The traffic barriers were put there as a safety precaution.
Trafik bariyerleri bir güvenlik önlemi olarak konulmaktadır.
Effort
İngilizce Anlamı: The physical or mental energy that is needed to do something
Türkçe Anlamı: Gayret
Örnek
Cümle
I'd like to thank you for your great effort.
Büyük gayretiniz için teşekkür etmek istiyorum.
Objection
İngilizce Anlamı: A statement of disapproval or a reason to dislike something
Türkçe Anlamı: İtiraz
Örnek
Cümle
Lawyers raised no objection to the plan.
Avukatlar plana itiraz etmediler.
Attempt
İngilizce Anlamı: An act of trying to do something, especially something difficult
Türkçe Anlamı: Girişim
Örnek
Cümle
The protesters made no attempt to resist arrest.
Protestocular tutuklamalara direnç göstermek için bir girişimde bulunmadılar.
Shyly
İngilizce Anlamı: Acting in a shy way
Türkçe Anlamı: Çekingen bir şekilde
Örnek
Cümle
He approached the young man shyly and whispered in his ear.
Genç adama çekingen bir şekilde yaklaştı ve kulağına fısıldadı.
Endearingly
İngilizce Anlamı: A way of doing something in an adorable way
Türkçe Anlamı: Çekici bir şekilde
Örnek
Cümle
She showed her skills on the stage endearingly.
Sahnede tüm hünerlerini çekici bir şekilde gösterdi.
Sensitively
İngilizce Anlamı: In a sensitive way
Türkçe Anlamı: Duyarlı bir şekilde
Örnek
Cümle
My dad listens to me sensivitely when I tell him about my problems.
Babama ne zaman problemlerinden bahsetsem, duyarlı bir şekilde dinler.
Readily
İngilizce Anlamı: Without hesitation; willingly
Türkçe Anlamı: Canı gönülden, kolayca
Örnek
Cümle
Jack readly agreed to help us for the project.
Jack projeye yardım etmeyi canı gönülden isteyerek kabul etti.
Inconsiderately
İngilizce Anlamı: Without thought or consideration for others; thoughtless; heedless
Türkçe Anlamı: Düşüncesizce
Örnek
Cümle
She refused my offer inconsiderately.
Teklifimi düşüncesiz bir şekilde reddetti.
Intention
İngilizce Anlamı: A plan or desire to do something.
Türkçe Anlamı: Niyet
Örnek
Cümle
I have no intention of taking a break now.
Şu anda bir mola vermeye niyetim yok.
Complaint
İngilizce Anlamı: A statement in which someone complains about something:
Türkçe Anlamı: Şikayet
Örnek
Cümle
The sales assistants are trained to deal with customer complaints in a friendly manner.
Satış asistanları müşteri şikayetleriyle dost bir tavırla ilgilenmek için eğitim alırlar.
Negotiations
İngilizce Anlamı: Official discussions between the representatives of opposing groups who are trying to reach an agreement, especially in business or politics
Türkçe Anlamı: Görüşmeler
Örnek
Cümle
The government opened negotiations with the IMF.
Hükümet IMF ile görüşmeleri başlattı.
Commitment
İngilizce Anlamı: A promise to do something or to behave in a particular way:
Türkçe Anlamı: Bağlılık, taahhüt
Örnek
Cümle
Are you ready to make a long-term commitment?
Uzun vadeli bir taahhüt vermeye hazır mısın?
Involvement
İngilizce Anlamı: The act of taking part in an activity or event
Türkçe Anlamı: Dahil olma, bulaşma
Örnek
Cümle
Teachers say they welcome parental involvement in the process.
Öğretmenler, velilerin sürece dahil olmalarını iyi karşılıyorlar.