Provide
İngilizce Anlamı: To supply or make available
Türkçe Anlamı: Sağlamak
Örnek
Cümle
The company will provide the goods in 10 days.
Şirket malları 10 gün içinde sağlayacak.
Admit
İngilizce Anlamı: To confess or agree that something is true
Türkçe Anlamı: Kabul etmek, itiraf etmek
Örnek
Cümle
He was admitted to the hospital.
Hastaneye kabul edildi.
Defy
İngilizce Anlamı: To resist or oppose boldly or openly
Türkçe Anlamı: Kafa tutmak
Örnek
Cümle
The commander defied a direct order to surrender.
Komutan teslim olma çağrısını kabul etmedi.
Undartake
İngilizce Anlamı: To agree to be responsible for a job or a project and do it
Türkçe Anlamı: Üstlenmek, yüklenmek
Örnek
Cümle
The court will undertake a serious examination of the case.
Mahkeme davanın ciddi bir şekilde incelenmesini üstlenecek.
Describe
İngilizce Anlamı: To say what something or someone is like by giving details about them
Türkçe Anlamı: Tarif etmek, tanımlamak
Örnek
Cümle
The police asked me to decscribe the man.
Polis adamı tarif etmemi istedi
Compete
İngilizce Anlamı: If one company or country competes with another, it tries to get people to buy its goods or services rather than those available from another company or country
Türkçe Anlamı: Rekabet etmek
Örnek
Cümle
The Renault Clio competes against such cars as the Peugeot 206.
Renault Clio Peugeot 206 gibi arabalarla rekabet ediyor.
Persuade
İngilizce Anlamı: To make someone decide to do something, especially by giving them reasons why they should do it, or asking them many times to do it
Türkçe Anlamı: İkna etmek
Örnek
Cümle
Don't let yourself be persuaded into buying things you don't want.
İstemediğin şeyleri satın alma konusunda kendini ikna etmene izin verme.
Reinterpret
İngilizce Anlamı: To repeat believing that something someone does or something that happens has a particular meaning
Türkçe Anlamı: Yeniden yorumlamak
Örnek
Cümle
His refusal to work late was reinterpreted as a lack of commitment to the company.
Geç saatlere kadar çalışmayı reddetmesi, yine şirkete olan bağlılığının az olması olarak yorumlandı.
Agree
İngilizce Anlamı: The same opinion about something as someone else
Türkçe Anlamı: Aynı fikirde olmak
Örnek
Cümle
Teenagers and their parents don't often agree.
Gençler anne babalarıyla nadiren aynı fikirde olurlar.
Dispute
İngilizce Anlamı: To say that something such as a fact or idea is not correct or true:
Türkçe Anlamı: Çekişmek, tartışmak
Örnek
Cümle
Who can dispute that travel broadens the mind?
Seyahat etmenin zihni açtığını kim tartışabilir?
Surpassed
İngilizce Anlamı: To be even better or greater than someone or something else:
Türkçe Anlamı: Aşmak
Örnek
Cümle
John had surpassed all our expectations.
John bütün beklentilerimizi aştı.
Relieved
İngilizce Anlamı: Feeling happy because you are no longer worried about something
Türkçe Anlamı: Rahatlamak
Örnek
Cümle
When he heard the good news, he was immediately relieved.
İyi haberi duyunca, hemen rahatladı.
Embark
İngilizce Anlamı: To start something, especially something new, difficult, or exciting:
Türkçe Anlamı: Başlamak, girişmek (yeni bir işe)
Örnek
Cümle
He embarked on a new career as a teacher.
Öğretmen olarak yeni bir kariyere başladı.
Specified
İngilizce Anlamı: Mentioned, described, or defined in detail
Türkçe Anlamı: Belirlenmiş
Örnek
Cümle
We have to follow the rules specified by the management.
Yönetim tarafından belirlenmiş kurallara uymalıyız.
Retired
İngilizce Anlamı: Having stopped working, usually because of your age:
Türkçe Anlamı: Emekli
Örnek
Cümle
When I am retired, I will move to Bodrum.
Emekli olunca Bodrum'a taşınacağım.
Misuse
İngilizce Anlamı: To use something for the wrong purpose, or in the wrong way, often with harmful results:
Türkçe Anlamı: Amacı dışında kullanmak
Örnek
Cümle
There is concern that some teachers might misuse their power.
Bazı öğretmenlerin güçlerini amacı dışında kullandıklarına dair bir endişe var.
Compromise
İngilizce Anlamı: To reach an agreement in which everyone involved accepts less that what they wanted at first:
Türkçe Anlamı: Anlaşmaya varmak
Örnek
Cümle
We were unable to comprimes about the job.
İş konusunda anlaşmaya varamadık.
Completion
İngilizce Anlamı: The state of being finished:
Türkçe Anlamı: Bitirme
Örnek
Cümle
The project has a completion date of April 22nd.
Projenin bitirme tarihi 22 Nisan.
Issue
İngilizce Anlamı: A subject or problem that is often discussed or argued about, especially a social or political matter that affects the interests of a lot of people
Türkçe Anlamı: Konu, mesele
Örnek
Cümle
We discussed this issue at the meeting last night.
Bu konuyu dün gece toplantıda tartıştık.
Existence
İngilizce Anlamı: The state of existing
Türkçe Anlamı: Mevcudiyet, varlık, varoluş
Örnek
Cümle
All the people should think about the reason of existence.
Bütün insanlar varoluşun sebeplerini düşünmeli.
Avidity
İngilizce Anlamı: Ardent desire or craving; eagerness.
Türkçe Anlamı: Aç gözlülük
Örnek
Cümle
Avidity is the most common disease of the modern world.
Aç gözlülük modern dünyanın en yaygın hastalıklarından birisidir.
Impression
İngilizce Anlamı: The opinion or feeling you have about someone or something because of the way they seem
Türkçe Anlamı: İzlenim
Örnek
Cümle
You have no second chance for a good first impression.
İyi bir ilk izlenim için ikinci bir şansınız yoktur.
Prediction
İngilizce Anlamı: A statement about what you think is going to happen, or the act of making this statement
Türkçe Anlamı: Tahmin
Örnek
Cümle
The data can be used to make useful economic predictions.
Veriler faydalı ekonomik tahminler yapmak için kullanılabilir.
Disposition
İngilizce Anlamı: A particular type of character which makes someone likely to behave or react in a certain way
Türkçe Anlamı: Mizaç, eğilim
Örnek
Cümle
Watching news is not suitable for people of a nervous disposition.
Haberleri seyretmek sinirli mizaca sahip insanlar için uygun değil.
Intention
İngilizce Anlamı: A plan or desire to do something
Türkçe Anlamı: Niyet
Örnek
Cümle
I have no intention of retiring yet.
Henüz emekli olmaya niyetim yok.