Significantly
İngilizce Anlamı: In an important way or to an important degree
Türkçe Anlamı: Önemli ölçüde
Örnek
Cümle
My guitar playing has improved significantly since Ive had a new teacher.
Yeni bir hocayla çalışmaya başladığımdan beri gitar çalışım önemli ölçüde gelişti.
Alternatively
İngilizce Anlamı: Used to suggest another possibility
Türkçe Anlamı: Alternatif olarak
Örnek
Cümle
We can go to the Chinese restaurant, or alternatively, we can try that new Italian place.
Çin restoranına gidebiliriz, ya da alternatif olarak, yeni İtalyan mekanını deneyebiliriz.
Suspiciously
İngilizce Anlamı: In a way that makes you think that something is wrong
Türkçe Anlamı: Kuşkuyla, şüpheyle
Örnek
Cümle
John looked at his sister suspiciously.
John, kardeşine şüpheyle baktı.
Persuasively
İngilizce Anlamı: In a way that make you want to do or believe a particular thing
Türkçe Anlamı: İkna edici şekilde
Örnek
Cümle
He had talked to me so persuasively that I accepted everything.
Benle o kadar ikna edici şekilde konuştu ki herşeyi kabul ettim.
Conditionally
İngilizce Anlamı: In a way that something depends on something else
Türkçe Anlamı: Şartlı olarak, yerine göre
Örnek
Cümle
He accepted to come conditionally.
Gelmeyi şartlı olarak kabul etti.
With a view to
İngilizce Anlamı: With the aim of doing something
Türkçe Anlamı: Amacıyla, maksadıyla
Örnek
Cümle
These measures have been taken with a view to protecting children.
Bu önlemler çocukları koruma maksadıyla alınmıştır.
In excess of
İngilizce Anlamı: Greater than, more than
Türkçe Anlamı: Aşmak, fazla olmak
Örnek
Cümle
His book sold in excess of a ten thousand copies .
Kitabı onbinden fazla sattı.
In need of
İngilizce Anlamı: Not having enough money or food
Türkçe Anlamı: Gereğinde, ihtiyacında
Örnek
Cümle
I hope that the money goes to those who are most in need.
Paranın en çok ihtiyacı olana gitmesini ümit ediyorum.
In addition (to)
İngilizce Anlamı: As well (as)
Türkçe Anlamı: A ek olarak
Örnek
Cümle
In addition to his flat, he has a villa and garden.
Bu daireye ek olarak bir villası ve bir bahçesi var.
With regard to
İngilizce Anlamı: In connection with
Türkçe Anlamı: Açısından, -e dair, -e binaen
Örnek
Cümle
I am writing to you with regard to your last letter.
Son mektubuna binaen yazıyorum.
In comparison with
İngilizce Anlamı: When we compare two things
Türkçe Anlamı: Kıyasla, -e göre
Örnek
Cümle
In comparison with the British, the French eat far more fish.
İngilizlere kıyasla Fransızlar çok daha fazla balık yiyor.
In the case of
İngilizce Anlamı: With reference to someone or something, or in the situation of something
Türkçe Anlamı: Durumuda, halinde
Örnek
Cümle
The law will apply equally to all employees except in the case of maternity leave.
Yasa hamilelik izni durumu dışında tüm çalışanlara eşit olarak uygulanacak.
Owing to
İngilizce Anlamı: Because of something
Türkçe Anlamı: ..den dolayı
Örnek
Cümle
The concert has been cancelled owing to heavy rain.
Konser, aşırı yağmurdan dolayı iptal oldu.
In opposition to
İngilizce Anlamı: Being strongly disagree
Türkçe Anlamı: Aksine, -e karşı olarak
Örnek
Cümle
The unions are in opposition to the government over the issue of paid education.
Sendikalar ücretli eğitim konusunda hükümete karşı duruyorlar.
Deceit
İngilizce Anlamı: (an act of) Keeping the truth hidden, especially to get an advantage
Türkçe Anlamı: Hilekarlık, dolandırıcılık
Örnek
Cümle
When the magazines published the full story, all his deceits were revealed.
Dergiler olayın tamamını yayınlayınca, daha önce yaptığı dolandırıcılıklar da gün yüzüne çıktı.
Obligation
İngilizce Anlamı: A moral or legal duty to do something
Türkçe Anlamı: Mecburiyet, yükümlülük
Örnek
Cümle
All rich people have a moral obligation to help the poor.
Bütün zenginlerin fakirlere yardım etmek gibi bir ahlaki yükümlülükleri vardır.
Alteration
İngilizce Anlamı: A change, usually a slight change, in the appearance, character or structure of something
Türkçe Anlamı: Değişim, başkalaşım
Örnek
Cümle
If you make alterations to the Windows setup, you must save the new settings before closing.
Windows ayarlarında değişiklik yaparsan, kapatmadan önce yeni ayarları kaydetmen gerekiyor.
Disturbance
İngilizce Anlamı: Something that interrupts someone or makes them feel worried
Türkçe Anlamı: Kargaşa, rahatsız etme
Örnek
Cümle
Residents are fed up with the disturbance caused by the crowd.
Bölge sakinleri kalabalığın verdiği rahatsızlıktan bıkmışlardı.
Concern
İngilizce Anlamı: To cause worry to someone
Türkçe Anlamı: İlgilendirmek, kaygılandırmak
Örnek
Cümle
My fathers illness concerns us greatly .
Babamın hastalığı bizi çok üzüyor.
Exceptionally
İngilizce Anlamı: Extremely
Türkçe Anlamı: Fevkalade, olağanüstü
Örnek
Cümle
He can draw exceptionally fine portraits.
Fevkalade güzel portreler çizebiliyor.
Sensitively
İngilizce Anlamı: In a sensitive way
Türkçe Anlamı: Duyarlı bir şekilde, hassasiyetle
Örnek
Cümle
This situation needs to be handled sensitively.
Bu konunun hassasiyetle ele alınması gerekiyor.
Preferably
İngilizce Anlamı: If possible
Türkçe Anlamı: Tercihen
Örnek
Cümle
Students must take two years of a foreign language, preferably English.
Öğrenciler, tercihen İngilizce olarak, iki yıllık yabancı dil kursu almalılar.
Impulsively
İngilizce Anlamı: Without considering the possible dangers or problems
Türkçe Anlamı: Birdenbire, düşüncesizce
Örnek
Cümle
I said "Okay" impulsively.
Düşünmeden tamam dedim.
Impartially
İngilizce Anlamı: Fairly
Türkçe Anlamı: Adil bir şekilde, tarafsızca
Örnek
Cümle
Aids must be distributed impartially.
Yardımlar adil olarak dağıtılmalı.