Explanation
İngilizce Anlamı: The details or reasons that someone gives to make something clear or easy to understand
Türkçe Anlamı: İzah, açıklama
Örnek
Cümle
What is your explanation for why you are late?
Geç kalmanın açıklaması nedir?
Process
İngilizce Anlamı: A series of actions that you take in order to achieve a result
Türkçe Anlamı: İşlem, süreç
Örnek
Cümle
Listening effectively helps the learning process.
Etkili dinleme öğrenme sürecine katkıda bulunur.
Exhaustion
İngilizce Anlamı: When you are extremely tired
Türkçe Anlamı: Bitkinlik, dermansızlık
Örnek
Cümle
I felt ill from exhaustion.
Dermansızlıktan kendimi hasta hissettim.
Duration
İngilizce Anlamı: The length of time that something lasts
Türkçe Anlamı: Müddet, süre
Örnek
Cümle
The course is of two years duration.
Kursun süresi iki sene.
Conservation
İngilizce Anlamı: The protection of plants and animals, natural areas, and interesting and important structures and buildings, especially from the damaging effects of human activity
Türkçe Anlamı: Koruma, muhafaza
Örnek
Cümle
We fight for wildlife conservation.
Doğal yaşamın korunması için mücadele ediyoruz.
Reserve
İngilizce Anlamı: To keep something for a particular purpose or time
Türkçe Anlamı: Ayırmak, rezerve ettirmek
Örnek
Cümle
Id like to reserve a table for this evening.
Bu akşama bir masa rezerve ettirmek istiyorum.
Withhold
İngilizce Anlamı: To refuse to give something or to keep back something
Türkçe Anlamı: Alıkoymak, saklamak
Örnek
Cümle
Police are withholding the dead peoples name until their relatives have been informed.
Polis, akrabaları bilgilendirilinceye kadar ölülerin isimlerini saklı tutuyor.
Enfore
İngilizce Anlamı: To make people obey a law, or to make a particular situation happen or be accepted
Türkçe Anlamı: Dayatmak, sözünü geçirmek, uygulatmak
Örnek
Cümle
It isnt always easy for the teacher to enforce classroom rules.
Öğretmen için sınıf kurallarını uygulatmak her zaman kolay değildir.
Submit
İngilizce Anlamı: To give or offer something for a decision to be made by others
Türkçe Anlamı: Boyun eğmek, ibraz etmek, sunmak
Örnek
Cümle
Candidates must submit their application before January 1st.
Adaylar, 1 Ocaktan önce başvurularını ibraz etmek zorundalar.
Commit
İngilizce Anlamı: To do something illegal or something that is considered wrong
Türkçe Anlamı: İşlemek, kalkışmak
Örnek
Cümle
He would be sent to prison for a crime that he hadnt commited.
İşlemediği bir suç yüzünden hapse girecekti.
Extreme
İngilizce Anlamı: Very great in degree
Türkçe Anlamı: Aşırı, çok
Örnek
Cümle
I felt extreme pain when the ball hit me.
Top bana çarptığında çok büyük acı hissettim.
Intrinsic
İngilizce Anlamı: Being an extremely important and basic characteristic of a person or thing
Türkçe Anlamı: Asıl, esas, hakiki, önemli
Örnek
Cümle
Maths is an intrinsic part of the school curriculum all over the world.
Matematik, dünya çapında okul müfredatının önemli bir bölümüdür.
Intensive
İngilizce Anlamı: Involving a lot of effort or activity in a short period of time
Türkçe Anlamı: Aşırı, şiddetli, yoğun
Örnek
Cümle
I will attend an intensive English course this summer.
Bu yaz, yoğunlaştırılmış İngilizce kursuna katılacağım.
Emphatic
İngilizce Anlamı: Done or said in a strong way and without any doubt
Türkçe Anlamı: Etkili, güçlü, ısrarlı
Örnek
Cümle
The deputy has issued an emphatic rejection of the accusation.
Milletvekili, suçlamaya karşı güçlü bir itiraz yayınladı.
Apparent
İngilizce Anlamı: Able to be seen or understood
Türkçe Anlamı: Aşikar, bariz, ortada
Örnek
Cümle
Her happiness was apparent to everyone.
Mutlu olduğu herkes için aşikardı.
Feasible
İngilizce Anlamı: A plan, idea, or method that is feasible is possible and is likely to work
Türkçe Anlamı: Uygulanabilir
Örnek
Cümle
With the extra resources, the plan now seems feasible.
Ekstra kaynalarla, plan şimdi daha uygulanabilir gözüküyor.
Susceptible
İngilizce Anlamı: Easily influenced or harmed by something
Türkçe Anlamı: Duyarlı, hassas
Örnek
Cümle
Among susceptible children, the flu can spread very fast.
Hassas çocuklar arasında, grip çok hızlı yayılabilir.
Applicable
İngilizce Anlamı: Affecting or relating to a person or thing
Türkçe Anlamı: Uygulanabilir, ilgili, bağıntılı, geçerli
Örnek
Cümle
This part of the law is only applicable to companies employing more than a hundred people.
Kanunun bu bölümü sadece 100den fazla kişi çalıştıran şirketler için geçerli.
Reliable
İngilizce Anlamı: Someone or something that is reliable can be trusted or depended on
Türkçe Anlamı: Güvenilir, itimat edilir
Örnek
Cümle
You should try the birth control method that is cheap and reliable.
Ucuz ve güvenilir olan doğum kontrol metodunun denemelisin.
Responsible
İngilizce Anlamı: If someone is responsible for an accident, mistake, crime etc, it is their fault or they can be blamed.
Türkçe Anlamı: Mesul, sorumlu
Örnek
Cümle
Police believe that the same woman is responsible for three other robberies in the area.
Polis, aynı kadının bölgedeki diğer üç hırsızlıktan da sorumlu olduğuna inanıyor.
Vigorously
İngilizce Anlamı: In a very forceful or energetic way
Türkçe Anlamı: Aktif bir şekilde, hareketli ve güçlü şekilde
Örnek
Cümle
I make exercise vigorously every morning.
Her sabah hareketli bir şekilde ekzersiz yapıyorum.
Awkwardly
İngilizce Anlamı: Moving in a way that is not natural, relaxed or attractive
Türkçe Anlamı: Acemice, beceriksizce, hantalca
Örnek
Cümle
He was walking slowly and awkwardly when I saw him.
Onu gördüğümde, yavaşça ve hantal bir şekilde yürüyordu.
Precisely
İngilizce Anlamı: Exactly
Türkçe Anlamı: Tam olarak, kusursuzca
Örnek
Cümle
She will arrive at precisely 5 oclock.
Saat tam 5te varmış olacak.
Distinctly
İngilizce Anlamı: Clearly
Türkçe Anlamı: Açıkça, kararlı bir şekilde
Örnek
Cümle
I cant understand! Please speak distinctly.
Anlayamıyorum! Lütfen açık konuş.
Reluctantly
İngilizce Anlamı: In a slow and unwilling way
Türkçe Anlamı: Gönülsüzce, isteksiz olarak
Örnek
Cümle
Reluctantly, he agreed to come with us
İstemeye istemeye bizle gelmeyi kabul etti.