Inessential
İngilizce Anlamı: Not needed
Türkçe Anlamı: Gereksiz
Örnek
Cümle
Please stop talking about inessetial issues.
Lütfen gereksiz konular hakkında konuşmayı bırakın.
Irrelevant
İngilizce Anlamı: Not useful or not relating to a particular situation, and therefore not important
Türkçe Anlamı: İlgisiz, alakasız
Örnek
Cümle
We're focusing too much on irrelevant details.
Alakasız detaylar üzerinde çok fazla duruyoruz.
Elective
İngilizce Anlamı: An elective position or organization is one for which there is an election
Türkçe Anlamı: Seçime ait, seçimle ilgili
Örnek
Cümle
There are 34 elective seats in the National Assembly.
Millet meclisinde 34 tane seçim koltuğu vardır.
Advisory
İngilizce Anlamı: Having the purpose of giving advice
Türkçe Anlamı: Tavsiye niteliğinde, danışmayla ilgili
Örnek
Cümle
I was employed in a purely advisory role.
Tamamen danışman rolünde işe alındım.
Injudicious
İngilizce Anlamı: An injudicious action, remark etc is not sensible and is likely to have bad results:
Türkçe Anlamı: Akılsız, düşüncesiz
Örnek
Cümle
He has apologized for his injudicious remarks.
Düşüncesiz sözleri için özür diledi.
Adequate
İngilizce Anlamı: Enough in quantity or of a good enough quality for a particular purpose
Türkçe Anlamı: Yeterli
Örnek
Cümle
The company has yet to provide an adequate explanation for its actions.
Şirket henüz faaliyetleriyle ilgili yeterli bir açıklama sağlayamadı.
Consistent
İngilizce Anlamı: Always behaving in the same way or having the same attitudes, standards etc
Türkçe Anlamı: İstikrarlı, tutarlı
Örnek
Cümle
He's the team's most consistent player.
O takımın en istikrarlı oyuncusudur.
Successive
İngilizce Anlamı: Coming or following one after the other
Türkçe Anlamı: Birbirini izleyen, peşpeşe
Örnek
Cümle
Successive governments have tried to deal with this issue.
Birbiri ardına hükumetler bu konuyu çözmeye çalıştılar.
Collective
İngilizce Anlamı: Shared or made by every member of a group or society
Türkçe Anlamı: Müşterek, ortak
Örnek
Cümle
We should have a collective responsibility for the environment
Çevreyle ilgili ortak bir bilince sahip olmalıyız.
Respectable
İngilizce Anlamı: Someone who is respectable behaves in a way that is considered socially acceptable
Türkçe Anlamı: Saygın
Örnek
Cümle
Put a tie on - it'll make you look more respectable.
Bir kravat tak. Seni daha saygın gösterecektir.
Refrain
İngilizce Anlamı: To not do something that you want to do
Türkçe Anlamı: Kendini tutmak, sakınmak
Örnek
Cümle
Please refreain smoking in this area.
Lütfen bu alanda sigara içmekten sakının.
Prevent
İngilizce Anlamı: To stop something from happening, or stop someone from doing something:
Türkçe Anlamı: Önlemek
Örnek
Cümle
The rules are intended to prevent accidents.
Kurallar kazaların önlenmesi amacıyla konulmuştur.
Derive
İngilizce Anlamı: To get something, especially an advantage or a pleasant feeling, from something
Türkçe Anlamı: Sağlamak, elde etmek
Örnek
Cümle
Many students derived enormous satisfaction from the course.
Birçok öğrenci bu kurstan çok büyük memnuniyet sağladı.
Conclude
İngilizce Anlamı: To decide that something is true after considering all the information you have
Türkçe Anlamı: Sonuçlandırmak
Örnek
Cümle
The report concluded that the school company be closed immediately.
Raporun sonucuna göre şirket kısa zamanda kapanacak.
Withdraw
İngilizce Anlamı: To stop taking part in an activity, belonging to an organization etc, or to make someone do this
Türkçe Anlamı: Geri almak, geri çekmek
Örnek
Cümle
A leg injury forced her to withdraw from the competition.
Bacağı sakatlanınca yarışmadan çekilmek zorunda kaldı.
Undermine
İngilizce Anlamı: To gradually make someone or something less strong or effective
Türkçe Anlamı: Temelini düşürmek, önemini azaltmak
Örnek
Cümle
The constant criticism was beginning to undermine my confidence.
Sürekli devam eden eleştirilerle güvenimi kaybetmeye başlıyordum.
Assess
İngilizce Anlamı: To make a judgment about a person or situation after thinking carefully about it.
Türkçe Anlamı: Değer biçmek, belirlemek
Örnek
Cümle
The technique is being tried in classrooms to assess what effects it may have.
Etkisinin değerinin belirlenmesi için bu teknik sınıflarda kullanılıyor.
Undertake
İngilizce Anlamı: To accept that you are responsible for a piece of work, and start to do it
Türkçe Anlamı: Üstlenmek, yüklenmek
Örnek
Cümle
He undertook to pay the money back in seven months.
Parayı yedi ay içinde geri ödemeyi üstlendi.
Safeguard
İngilizce Anlamı: To protect something from harm or damage
Türkçe Anlamı: Temin etmek, korumak
Örnek
Cümle
We are working on a technology that will safeguard the environment
Çevreyi koruyacak bir teknoloji üzerinde çalışıyoruz.
Outstandingly
İngilizce Anlamı: Extremely well.
Türkçe Anlamı: Mükemmel şekilde
Örnek
Cümle
My sister performed outstandingly well in her examinations last year.
Kız kardeşim geçen sene sınavlarda mükemmel bir performans gösterdi.
Nervously
İngilizce Anlamı: Doing something in a worried way
Türkçe Anlamı: Sinirli bir şekilde
Örnek
Cümle
He was waiting for his wife at the bus statiton nervously.
Sinirli bir şekilde otobüs durağında karısını bekliyordu.
Sensitively
İngilizce Anlamı: In a sentivise way
Türkçe Anlamı: Duyarlı bir şekilde
Örnek
Cümle
My mum listens to me sensitively when I tell her a problem.
Ona ne zaman bir problemimden bahsetsem annem beni duyarlı bir şekilde dinler.
Sensitively
İngilizce Anlamı: In a sensitive way
Türkçe Anlamı: Hassas bir şekilde
Örnek
Cümle
Please handle this issue sensitively.
Lütfen bu konuyu hassas bir şekilde ele alın.
Loosely
İngilizce Anlamı: Not confined or restrained; free; unbound
Türkçe Anlamı: Gevşek bir şekilde
Örnek
Cümle
The screws were attached to the wood loosely.
Vidalar tahtaya gevşek bir şekilde iliştirilmiş.
Extremely
İngilizce Anlamı: To a very great degree
Türkçe Anlamı: Aşırı derecede
Örnek
Cümle
Earthquakes are extremely difficult to predict.
Depremleri tahmin etmek aşırı derecede zordur.