Annual
İngilizce Anlamı: Happening once every year, or relating to a period of one year
Türkçe Anlamı: Yıllık
Örnek
Cümle
We are working on annual income.
Yıllık gelir üzerinde çalışıyoruz.
Minimal
İngilizce Anlamı: Very small in amount
Türkçe Anlamı: Minimal, çok az
Örnek
Cümle
There was a minimal damage to the building.
Binada çok az hasar vardı.
Essential
İngilizce Anlamı: A basic thing that you cannot live without
Türkçe Anlamı: Temel, esas, gerekli
Örnek
Cümle
Water is essential for life.
Su hayat için gereklidir.
Ultimate
İngilizce Anlamı: Most extreme or important because either the original or final, or the best or worst
Türkçe Anlamı: Nihai, son
Örnek
Cümle
His ultimate hope is to die peacefully.
Son umudu huzur içinde ölmekti.
Recurrent
İngilizce Anlamı: Happening many times, or happening again
Türkçe Anlamı: Yenilenen, nükseden
Örnek
Cümle
Love is a recurrent theme in her novels.
Aşk, romanlarında sürekli yinelenen bir tema.
Fruitfully
İngilizce Anlamı: In a way that is producing good results
Türkçe Anlamı: Bereketli ve kazançlı, yararlı biçimde
Örnek
Cümle
We discussed fruitfully.
Yararlı bir şekilde tartıştık.
Adequately
İngilizce Anlamı: Enough in quantity or of a good enough quality for a particular purpose
Türkçe Anlamı: Layıkıyla, yeterli olarak
Örnek
Cümle
He wasnt adequately insured.
Yeterince garanti altına alınmamıştı.
Presently
İngilizce Anlamı: In a short time
Türkçe Anlamı: Birazdan, hemen, şimdi
Örnek
Cümle
The nurse will be here presently.
Hemşire birazdan burada olacak.
Notoriously
İngilizce Anlamı: Famous or well-known for something bad
Türkçe Anlamı: Herkesin bildiği gibi
Örnek
Cümle
This alphabet is notoriously difficult to learn.
Bu alfabe herkesin bildiği gibi öğrenmesi zor.
Equivocally
İngilizce Anlamı: In a way that is not clear and seeming to have two opposing meanings, or confusing and able to be understood in two different ways
Türkçe Anlamı: Kapalı ve şüpheli bir şekilde
Örnek
Cümle
She answered the questions equivocally.
Sorulara üstü kapalı bir şekilde cevap verdi.
Adopt
İngilizce Anlamı: To take another persons child into your own family and legally look after him or her as your own child
Türkçe Anlamı: Evlat edinmek, benimsemek
Örnek
Cümle
Theyve adopted a baby boy.
Bir erkek çocuğunu evlat edindiler.
Base
İngilizce Anlamı: To use something as the thing from which something else is developed
Türkçe Anlamı: Dayandırmak, bağlamak
Örnek
Cümle
The economy of this country is based on farming.
Ülkenin ekonomisi tarıma dayanıyor.
Graft
İngilizce Anlamı: To remove a piece of skin, bone etc from part of someones body and put it onto or into a part of their body that has been damaged
Türkçe Anlamı: Organ nakletmek
Örnek
Cümle
He has had a skin graft on his badly injured leg.
Kötü biçimde yaralanan bacağına deri nakli yapıldı.
Scatter
İngilizce Anlamı: To (cause to) move far apart in different directions
Türkçe Anlamı: Dağıtmak, savurmak
Örnek
Cümle
The police came in and scattered the crowd.
Polisler gelip kalabalığı dağıttı.
Expand
İngilizce Anlamı: To increase in size, number or importance, or to make something increase in this way
Türkçe Anlamı: Genişlemek, genişletmek
Örnek
Cümle
The air expands when heated.
Hava, ısıtıldığında, genleşir.
Accuse
İngilizce Anlamı: To say that someone has done something morally wrong, illegal or unkind
Türkçe Anlamı: İtham etmek, suçlamak
Örnek
Cümle
She was accused of robbery.
Hırsızlıkla suçlandı.
Abolish
İngilizce Anlamı: To end an activity or custom officially
Türkçe Anlamı: Feshetmek, bozmak, son vermek
Örnek
Cümle
Slavery was abolished in the US in the last century.
Birleşik Devletlerde kölelik geçtiğimiz yüzyılda sona erdi.
Execute
İngilizce Anlamı: To kill someone as a legal punishment
Türkçe Anlamı: İdam etmek, infaz etmek
Örnek
Cümle
He was executed for raping.
Tecavüzden dolayı idam edildi.
Entail
İngilizce Anlamı: To make something necessary, or to involve something
Türkçe Anlamı: Gerektirmek, zorunlu kılmak
Örnek
Cümle
The trip will entail changing trains twice.
Gezi, iki kez tren değiştirmeyi gerektirecek.
Frustrate
İngilizce Anlamı: To make someone feel annoyed or less confident because they cannot achieve what they want
Türkçe Anlamı: Hayal kırıklığına uğratmak
Örnek
Cümle
Her child failed in the exam and this frustrated her.
Çocuğu sınavdan kaldı ve bu onu hayal kırıklığına uğrattı.
Innovative
İngilizce Anlamı: Using new methods or ideas
Türkçe Anlamı: Yenilikçi, yeniliğe açık
Örnek
Cümle
She was an imaginative and innovative student.
Hayal gücü yüksek ve yenilikçi bir öğrenciydi.
Decadent
İngilizce Anlamı: A decadent person or group has low moral standards
Türkçe Anlamı: Batmış, yozlazmış, ahlaki olmayan
Örnek
Cümle
Pop music was condemned as decadent.
Pop müzik yozlaşmış olarak kabul ediliyordu.
Meagre
İngilizce Anlamı: (of amounts or numbers) Very small or not enough
Türkçe Anlamı: Az, eksik
Örnek
Cümle
I am working for a meagre salary.
Çok düşük bir maaşa çalışıyorum.
Ambiguous
İngilizce Anlamı: Having or expressing more than one possible meaning, sometimes intentionally
Türkçe Anlamı: Belirsiz, muğlak
Örnek
Cümle
His answer was somewhat ambiguous.
Verdiği cevap belirsizdi.
Poignant
İngilizce Anlamı: Causing or having a very sharp feeling of sadness
Türkçe Anlamı: Dokunaklı, etkili, şiddetli
Örnek
Cümle
Our flag is a poignant reminder of our nations great sacrifices.
Bayrağımız, bu milletin verdiği yüce kurbanların dokunaklı bir hatırasıdır.