Sınav Kelimeleri Ders 23

Sınav Kelimeleri Ders 23
Yeni Hizmet

İngilizceyi Güvenle Konuşun

Klasik derslerden sıkıldınız mı? Ding ile anadili İngilizce olan eğitmenlerle birebir canlı pratik yapın, akıcılığa en hızlı yoldan ulaşın.

Ding Canlı'yı Keşfet
Sınav Kelimeleri Ders 23
Precisely

İngilizce Anlamı: Exactly

Türkçe Anlamı: Tam olarak, kusursuzca

Örnek Cümle
She will arrive at precisely 5 oclock.
Saat tam 5te varmış olacak.

Notoriously

İngilizce Anlamı: Famous or well-known for something bad

Türkçe Anlamı: Herkesin bildiği gibi

Örnek Cümle
This alphabet is notoriously difficult to learn.
Bu alfabe herkesin bildiği gibi öğrenmesi zor.

Suitably

İngilizce Anlamı: In an acceptable or right way

Türkçe Anlamı: Uygunca

Örnek Cümle
You should dress suitably for your brothers wedding.
Kardeşinin düğünü için uygun şekilde giyinmelisin.

Flexibly

İngilizce Anlamı: In a way that is able to change or be changed easily according to the situation

Türkçe Anlamı: Değişken şekilde, esnek biçimde

Örnek Cümle
The plan was organized flexibly so that we had a time for lunch.
Plan esnek şekilde yapılmıştı, böylece öğle yemeği için zamanımız oldu.

Deduce

İngilizce Anlamı: To reach an answer or a decision by thinking carefully about the known facts

Türkçe Anlamı: Anlamak, çıkarım yapmak

Örnek Cümle
What can you deduce from this passage?
Bu parçadan ne çıkarım yapabilirsin?

Delay

İngilizce Anlamı: To make something happen at a later time than originally planned or expected

Türkçe Anlamı: Ertelemek, geciktirmek

Örnek Cümle
Im sorry, I am delayed by traffic.
Özür dilerim, trafik yüzünden geciktim.

Deceive

İngilizce Anlamı: To make someone believe something that is not true

Türkçe Anlamı: Aldatmak, kandırmak

Örnek Cümle
She had been deceived by a young man claiming to be the general manager of a company.
Kendinin bir şirketin genel müdürü olduğunu iddia eden genç bir adam tarafından kandırıldı.

Withdraw

İngilizce Anlamı: To take or move out or back, or to remove

Türkçe Anlamı: Geri çekilmek, para çekmek

Örnek Cümle
An arm injury forced him to withdraw from the competition.
Kolundaki sakatlık onu turnuvadan çekilmeye zorladı.

Cite

İngilizce Anlamı: To speak or write words taken from a particular writer or written work

Türkçe Anlamı: Alıntı yapmak

Örnek Cümle
The passage cited above is from Gardners book.
Yukarıda alıntılanan parça Gardnerın kitabından.

Express

İngilizce Anlamı: To show a feeling, opinion or fact

Türkçe Anlamı: İfade etmek, göstermek, belli etmek

Örnek Cümle
Her eyes expressed her tiredness.
Gözleri yorgunluğunu belli ediyordu.

Withhold

İngilizce Anlamı: To refuse to give something or to keep back something

Türkçe Anlamı: Alıkoymak, saklamak

Örnek Cümle
Police are withholding the dead peoples name until their relatives have been informed.
Polis, akrabaları bilgilendirilinceye kadar ölülerin isimlerini saklı tutuyor.

Avoid

İngilizce Anlamı: To stay away from someone or something, or prevent something from happening or not allow yourself to do something

Türkçe Anlamı: Kaçınmak, sakınmak

Örnek Cümle
It is important to take measures to avoid the risk of flood.
Sel riskinden korunmak için bazı tedbirlerin alınması önemli.

Disrupt

İngilizce Anlamı: To prevent something from continuing in its usual way by causing problems

Türkçe Anlamı: Aksatmak, sekteye uğratmak

Örnek Cümle
A heavy fall of rain had disrupted the citys transport system.
Ağır yağmur, şehrin taşımacılık sistemini sekteye uğrattı.

Decline

İngilizce Anlamı: When something becomes less in amount, importance, quality or strength

Türkçe Anlamı: İniş, gerileme

Örnek Cümle
What we need is a decline in the number of unemployed people.
İstediğimiz şey işsiz insan sayısında bir düşüş olması.

Previous

İngilizce Anlamı: Having happened or existed before the event, time, or thing that you are talking about now

Türkçe Anlamı: Önceki

Örnek Cümle
He has a son from a previous marriage.
Önceki evliliğinden bir oğlu var.

Deceitful

İngilizce Anlamı: Someone who is deceitful tells lies in order to get what they want

Türkçe Anlamı: Hileci, dolandırıcı, düzenbaz

Örnek Cümle
He seems to be a deceitful person, I couldnt believe him.
Sahtekar birine benziyordu, ona inanamadım.

Reckless

İngilizce Anlamı: Doing something dangerous and not worrying about the risks and the possible results

Türkçe Anlamı: Kayıtsız, pervasız, umursamaz, dikkatsiz

Örnek Cümle
He was found guilty of reckless hunting.
Dikkatsiz avlanmaktan suçlu bulundu.

Destructive

İngilizce Anlamı: Causing, or wanting to cause, damage

Türkçe Anlamı: Yıkıcı, bozucu, zararlı

Örnek Cümle
We should be aware of the destructive power of nuclear weapons.
Nükleer silahların yıkıcı gücünün farkında olmalıyız.

Prominent

İngilizce Anlamı: Very well known and important

Türkçe Anlamı: Öne çıkan, önemli, meşhur, önde gelen

Örnek Cümle
He is a prominent member of the Saudi royal family.
O, Suud kraliyet ailesinin önde gelen bir üyesiydi.

Intimidate

İngilizce Anlamı: To frighten or threaten someone, usually in order to persuade them to do something that you want them to do

Türkçe Anlamı: Gözünü korkutmak, sindirmek

Örnek Cümle
They tried to intimidate the local people into voting for them.
Kendilerine oy vermeleri için yerel halkın gözünü korkutmaya çalıştılar.

Betray

İngilizce Anlamı: To not be loyal to your country or a person, often by doing something harmful such as helping their enemies

Türkçe Anlamı: İhanet etmek, hıyanet etmek

Örnek Cümle
She betrayed her familys trust.
Ailesinin güvenine ihanet etti.

Violate

İngilizce Anlamı: To break or act against something, especially a law, agreement, principle or something that should be treated with respect

Türkçe Anlamı: İhlal etmek

Örnek Cümle
Regimes that violate human rights will be punished severely one day.
İnsan haklarını ihlal eden rejimler birgün çok ağır bir şekilde cezalandırılacaktır.

Convert

İngilizce Anlamı: To (cause something or someone to) change in form, character, or opinion

Türkçe Anlamı: Dönüştürmek, değiştirmek

Örnek Cümle
There is a 19th century converted barn in the village.
Köyde 19.yüzyıldan kalma dönüştürülmüş bir ahır var.

Fetch

İngilizce Anlamı: To go to another place to get something or someone and bring them back

Türkçe Anlamı: Gidip getirmek, gidip almak

Örnek Cümle
Can you please go to fetch the kids from school?
Çocukları okuldan almaya gider misin?

Reklam