Complication
İngilizce Anlamı: A condition, event, etc, that is complex or confused
Türkçe Anlamı: Güçlük
Örnek
Cümle
Good blood sugar control also helps to prevent long-term complications from diabetes.
İyi kan şekeri kontrolü diyabetten kaynaklanan uzun dönemli güçlükleri de önler
Reservation
İngilizce Anlamı: The act of reserving or that which is reserved; specif.,
Türkçe Anlamı: Yer ayırtma, rezervasyon
Örnek
Cümle
We ask for at least 24 hours notice to cancel a reservation.
Rezervasyonun iptal edilebilmesi için en azından 24 saat önce bilgilendirilmeli lazım.
Disturbance
İngilizce Anlamı: An interruption or intrusion
Türkçe Anlamı: Rahatsızlık
Örnek
Cümle
The alarm can cause disturbance to people working in the library.
Alarm çalması kütüphanede çalışan insanların rahatsız olmasına neden olabilir
Restriction
İngilizce Anlamı: Something that restricts; a restrictive condition or regulation; limitation.
Türkçe Anlamı: Kısıtlama
Örnek
Cümle
Parking restrictions are applicable monday to saturday 8.30am - 6.30pm.
Park etme kısıtlamaları Pazartesi - Cumartesi arası 8:30 - 18:30 saatleri arasında geçerlidir.
Reduction
İngilizce Anlamı: The act of reducing or the state of being reduced.
Türkçe Anlamı: Azaltma, düşürme
Örnek
Cümle
Crime reduction is not just the job of the police.
Suçların azaltılması sadece polisin işi değildir.
Recurrance
İngilizce Anlamı: Return to a previous condition, habit etc...
Türkçe Anlamı: Tekrarlama, nüksetme
Örnek
Cümle
Recurrence of seizures can be expected in about 15 % of patients.
Hastaların % 15inde nüksetme beklenebilir.
Promotion
İngilizce Anlamı: The act of being elevated to a higher status, or a program that sells or advertises something
Türkçe Anlamı: Terfi
Örnek
Cümle
The top two teams gain automatic promotion at the end of the season.
Sezon sonunda en üstteki iki takım otomatik olarak terfi ediyor.
Legitimacy
İngilizce Anlamı: Lawfulness or authenticity of something
Türkçe Anlamı: Meşruluk
Örnek
Cümle
Legitimacy of the regime.
Rejimin meşruluğu
Adoption
İngilizce Anlamı: To accept legal responsibility for the act of another
Türkçe Anlamı: Nüfusuna geçirme, evlat edinme
Örnek
Cümle
We encourage adoption of poor kids in Africa.
Afrika'daki fakir çocukların evlat edinilmesini destekliyoruz.
Inference
İngilizce Anlamı: An educated guess made through observation
Türkçe Anlamı: Çıkarım
Örnek
Cümle
Inference steps will lead to a value for the goal.
Çıkarım için geçilen aşamalar hedef için bir değer kazandıracaktır.
Restrictive
İngilizce Anlamı: Restricting or tending to restrict; limiting
Türkçe Anlamı: Kısıtlayıcı
Örnek
Cümle
Restrictive diets will enable you to lose weight in the short run
Kısıtlayıcı beslenme sistemleri kısa zamanda kilo vermenizi sağlar.
Compulsive
İngilizce Anlamı: Having an obsessive urge to do something
Türkçe Anlamı: Mecburi, zorlayıcı, kompülsif
Örnek
Cümle
There's sometimes something strangely compulsive about your life.
Bazen hayatınızda ilginç bir şekilde zorlayıcı bir şeyler olur.
Innocent
İngilizce Anlamı: Free from sin, guilt or wrongdoing
Türkçe Anlamı: Masum
Örnek
Cümle
She said her husband was innocent.
Kocanının masum olduğunu söyledi.
Sensitive
İngilizce Anlamı: Someone or something that responds to external forces
Türkçe Anlamı: Duyarlı
Örnek
Cümle
Some people are very sensitive in business life.
İş hayatındaki bazı insanlar çok duyarlı oluyor.
Accurate
İngilizce Anlamı: Free from any error
Türkçe Anlamı: Doğru, kesin
Örnek
Cümle
We need to work with accurate numbers in order to succeed in the project.
Projede başarılı olmak için tam doğru rakamlarla çalışmalıyız.
Determined
İngilizce Anlamı: Someone with their mind made up about something
Türkçe Anlamı: Kararlı, azimli
Örnek
Cümle
Meeting with such determined workers in the factory makes me feel happy.
Fabrikada bu kadar azimli işçilerle tanışmak benim için mutluluk verici.
Decadent
İngilizce Anlamı: State of decline or something that is luxurious and self-indulgent
Türkçe Anlamı: İtibarını yitirmiş
Örnek
Cümle
Surely we in the west have not become so decadent that we could not live without bananas?
Biz batılılar kesinlikle henüz muz olmadan yaşayamayacak kadar itibarımızı kaybetmedik.
Disturbed
İngilizce Anlamı: Signs or symptoms of mental or emotional illness
Türkçe Anlamı: Dengesiz, rahatsız
Örnek
Cümle
You can see many disturbed people around you.
Çevrenizde birçok rahatsız insan görüyorsunuz.
Shy
İngilizce Anlamı: Someone who lacks in confidence or who is nervous or quiet in social situations
Türkçe Anlamı: Utangaç
Örnek
Cümle
Shy people have less promotion in business life.
İş hayatında utangaç insanlar daha az terfi alıyor.
Diffident
İngilizce Anlamı: Someone who is lacking in confidence, timid or shy
Türkçe Anlamı: Çekingen
Örnek
Cümle
Diffident kids at school are usually unhappy.
Okuldaki çekingen çocuklar genelde mutsuz oluyor.
Suggestively
İngilizce Anlamı: Tending to suggest something considered improper or indecent
Türkçe Anlamı: İmalı biçimde
Örnek
Cümle
Dont you realize he has spoken suggestively all through the conference?
Konferans boyunca hep imalı bir şekilde konuştuğunu fark etmedin mi?
Functionally
İngilizce Anlamı: Relating to a function or functions
Türkçe Anlamı: İşlevsel olarak
Örnek
Cümle
This machine is functionally top.
Bu makine işlevsel olarak en iyisi.
Seldom
İngilizce Anlamı: Something that occurs rarely or not very often
Türkçe Anlamı: Nadiren
Örnek
Cümle
She seldom visits her parents.
O ailesini çok nadir bir şekilde ziyaret eder.
Incredibly
İngilizce Anlamı: Seeming too unusual or improbable to be possible
Türkçe Anlamı: İnanılmaz bir şekilde
Örnek
Cümle
The traffic is incredibly bad this morning.
Bu sabah trafik inanılmaz bir şekilde kötü.
Safely
İngilizce Anlamı: Free from damage, danger, or injury; secure
Türkçe Anlamı: Güvenli bir şekilde
Örnek
Cümle
We returned home safely after all that adventure.
O kadar maceradan sonra eve güvenli bir şekilde döndük.