Film seyretmek de kelime ve kalıp öğrenmek için en etkili ilaçtır. Özellikle günlük konuşma kalıplarına hâkim olmak için mutlaka düzenli olarak İngilizce bir şeyler seyretmen gerekiyor. Gerçi bunu herkes söylüyor ama tam doğru olarak nasıl yapılması gerektiği tam olarak açıklanmıyor maalesef ve herkes kendine bir yol tutturmuş gidiyor.
Film seyrederken faydalanmak için altın kuralı söylüyorum. Mutlaka İngilizce altyazılı olarak seyredeceksin filmleri. Eğer İngilizce bir filmi Türkçe altyazılı olarak seyredersen %30 verim alırsın, ama altyazı İngilizce olursa bu verim % 70’lere kadar çıkabilir.
İkinci altın kural da şu… Film seyrederken ders yapıyor havasından çıkman lazım. Yani normalde televizyonu nasıl seyrediyorsan, öyle seyretmen lazım… Etraftaki herkesi susturup, eline bir sözlük alıp televizyonun karşısına oturursan çok uzun soluklu olmaz bu aktivite. Eline sözlük yerine cips alacaksın ve uzanıp seyredeceksin. Filmin konusuna yoğunlaşacak ve anlamaya çalışacaksın. Daha ciddi bir çalışma yapmak istersen, aynı filmi birkaç kere seyretmen gerekebilir.
İnsan İngilizce çalışırken beyin İngilizce kelimeleri işlerken hep Türkçeyi, yani anadili referans alır. Ama televizyon seyrederken daha bilinçsiz bir öğrenme gerçekleşir. Mesela İngilizcede çok sık kullanılan, “Come on!” kalıbını kitaptan öğrenmeye kalkarsan hiçbir zaman günlük hayatta kullanamazsın. Muhtemelen Türkçe anlamı olarak, “Haydi be, bırak şimdi,” gibi bir şeyler yazarlar. Ama seyrettiğin bir filmde iki kişinin konuştuğunu düşün. Bir tanesi, “Ben kesinlikle üniversiteyi bitiremeyeceğim,” diyor. Karşısındaki eleman da, “Haydi ama sen zekisin. Mutlaka yaparsın,” falan diyor. Bu sahnede eğer “come on” cümlesini duyarsan, beynin referans noktası olarak Türkçe anlamını değil, filmin sahnesindeki durumu kaydeder. Yani bu cümlenin hangi durumlarda kullanılacağını öğrenmiş olursun. Böylece yarın öbür gün benzer bir ortamda bu cümleyi rahat bir şekilde kullanabilirsin. Aynı şekilde “Get the hell out of here,” cümlesini filmlerde hep birilerini kovan insanların söylediğini duya duya, bu cümlenin birisini kovmak için kullanıldığını bilirsin ve Türkçesini merak bile etmezsin. Tıpkı çocukların anadilini öğrendiği gibi…
Mesela bir çocuk annesinden sürekli, “Kendine gel,” cümlesini duyarsa, bu cümlenin gelmekle falan alakalı olup olmadığını düşünür mü? O çocuk için bu cümlenin tek bir mesajı vardır. O da söylendiği anda ne yapıyorsa veya ne konuşuyorsa iyi bir şey yapmadığını anlar. Dil de zaten böyle bir şeydir. Her kullanılan kodun bir amacı vardır. Yoksa manalarla örülü bir kelimeler silsilesini hazmetmek imkânsızdır.
Eğer birbiriyle hiç alakası olmayan cümleleri çözmeye çalışıyorsan nafile. Ama bir olay örgüsünün içinde geçen cümleleri çözmeye çalışıyorsan faydalı bir aktivite olabilir. Çünkü zihninde bu cümleyi bağlayabileceğin bir olay var. Mesela iki âşık kavga ederken kullandıkları bütün cümleleri olumsuz bir şekilde algılarsın. Ama iki âşık birbirine sevgi dolu cümleler sarf ediyorsa, bu sefer zihnin bu cümleleri olumlu olarak algılamak ister. Bazen her iki durumda da kullanılan aynı cümleler bile olsa sen bilinçsiz olarak cümlenin manasını kendin belirlersin.
Buna Türkçeden bir örnek verebilirim. “Allah iyiliğini versin,” cümlesini düşün. Farklı kullanımları vardır ve bir kitap sayfası üzerinde bunları anlatmak zor olabilir. Ama bir film sahnesinde hangi zamanlarda kullanıldığını kolaylıkla anlayabilirsin. Kimi zaman gerçekten duadır, kimi zaman da şaşkınlık veya beğeni ifade eden bir kalıptır.
Eğer film seyretmiyor, kitap okumuyorsan kelimelerin manasını bildiğin halde doğru olarak kullanamazsın. Yani bu iş sınıfta kelimeyi cümle içinde kullanmakla bitmiyor. Tutup bir gün çok saygın birisine “What’s up?” dersin, her şeyi batırırsın. Bir gün başbakanı görsen “Naber,” mi dersin, “Nasılsınız” mı dersin? Elbette ikincisi değil mi? Ama bir yabancı bu iki cümleyi de hal hatır sorulurken kullanılan cümleler olarak öğrense ve her önüne gelen “Naber” dese veya en samimi arkadaşına “Nasılsınız” dese ne olur? Bu kişinin dile ne kadar hâkim olduğu konusunda şüpheler oluşur kafanda değil mi?
Ama bu kişi bir sürü film seyretmiş veya kitap okumuş olsa bu ayrımın farkına kolayca varır ve kendini rezil olmaktan kurtarır.
Anlıyorum Ama Konuşamıyorum, e-Beveyn Olmak, Şimdi Gözlerini Açabilirsin kitaplarının yazarı.